17 Mayıs 2025 Cumartesi

İnsanın Laciverdi İnsana

Şanslıysan o kâğıdı önüne koyacaksın.
Azmettiysen, kalemi kâğıda katacak,
Yaşıyorsan, cümleler kuracaksın.
Duyuyorsan, ağızdan çıkan sözün uçtuğunu sahibi duymadan, 
'Yazı kalır' yazacaksın.
Nasibinde umudun varsa okunacak,
Nasibinde aklın varsa, anlaşılmayı ummayacaksın.
Şayet cesursan renklerin seni arayacak,
Bilirsen, kaybedeceğin çok şeyi bulacaksın.
Hevesliysen, merakını merak etmeyi öğreneceksin,
Anlıyorsan, kalemin bağımsızlığa rengini
'Mavi yazabiliyorum' noktasında kanatlarını çırpacaksın.
Sen, mavi değil lacivertsin, diyecek henüz kalemi kılıçtan ayıramayanlar.
Uçar sandığın söz, ziyanına konacak,
Baki kalan, ağızdan çıkanı duymayan kulaklar,
Hoş bir sada, ağıta duracak.
Haktan yanalığında hak verecek, hakkından vereceksin.
Ben mavi değilim kabulü, yenilgi hanende,
Yenenler yarışta, dünya helası istikametinde.
'Değilimin' altını çizecekler keyifle, üstünü çizmeden zevkinin, az öncesinde.
Gayen nefesinde ha gayrette, uzun cümleler kuracaksın,
Şanslısın, o kâğıdın ardı boş önü müsvette
Azmet kalemine tutun, azimle hırsına tutunma.
Yaşıyorsun, kıy kelimelerine cümlen olsun
Duy, duymazdan gelineni,
Nasibinde umudun varsa okur yazar,
Nasibinde aklın var, emellerinden korkar.
Cesursun, şayetsiz renklerine,
Bildiğini bul, bulamadığı bil önce.
Hevesin şaşkın hevessizliğine,
Anladığını kabul et, bakmıyor kimse.
'Lacivert yazabiliyorum' yazdığın satırların peşine,
‘Mavi değilsin' hakikati iftirada değil taktirde,
Amasız tebriği amansız alkışı, yazıyorum bende.

22 Nisan 2025 Salı

Hiç Hani, Yani Sen Suizan: Şimdi Sor Tanrına

Hiç, ihtiyaca hizmetin kulanımının aslında kullanılmaması gereği öğretildi mi sana?
Hani içme suyuyla çimme suyunun arıtılmış kaidesinde,
Yani bir yangının orta yerinde nefes almamak gerekliliği ancak gereğinde.
Sen Suizan, şimdi sor.
Tanrına yaklaşmak için mi belledin düşmanlarını?
Yoksa sanrın, sen hariç her biriyle kavuşman olsun diye mi yaratılmıştı.
Şimdi söylersen, adın Sada olur, sustuğun yudum değil kuraklıktı.

Hiç, isteminde yaşadığının aslında yaşanmaması ısrarında, kaderin olacağı düşündürüldü mü sana?
Hani iradenin iradesizse irdelenmesi kaidesinde,
Yani bir okyanusun dibinde, nefes almamak gerekliliği ancak gereğinde.
Sen Suizan, şimdi sor.
Tanrına hakkım dediğin için mi ezberinde haksızlığa uğrayışların?
Yoksa neden, halden şekle girip kendiliğinden benliğinin hakkına girme sırasındasın.
Şimdi söylersen, işaretleyip seçmediğini, seçkin kitlen odur, şükründe arşı duyur.

Hiç, ederinden yaptığının aslında yapmaman talibinde olunuşunda istekler sıralandı mı sana?
Hani ipin iple ilmek, ipin ipten sökülmek kaidesinde,
Yani bir dağın zirvesinde, derinden nefesin gereği ancak gerçeğinde.
Sen Suizan, şimdi sor.
Tanrına şahitsin derken mi hakikatinin elini sıktın?
Yoksa egom, mu dedin varsa egonu kimden öğrendin.
Şimdi söylersen, hakikaten ziyan, yeniden haklısın. 

Hiç, haddin bayır aşağısında aslında haddi için tepeler tepeler üstüne inşaya kum taşıttılar mı sana?
Hani el elden üstün, el elin eşeği kaidesinde,
Yani bir kâğıttan kulede, derinden nefesin gereği ancak gerçeğinde.
Sen Suizan, şimdi sor.
Tanrına haddini göstersin diye mi diktiğini aşmak niyetin?
Yoksa hükmünde, alaşağı ulaşmak olamazdı emelin.
Şimdi söylersen, kadarımla duayım, kabul edilmeni umarım.

28 Ocak 2025 Salı

Zamanın Göreceliliği ve Diğerine Göreliğim

Tanısı teşhisi nevi şahsına münhasırlık. Tabiri umarım caizdir.          

Herhangi bir zamanda herhangi birinde ben Selen. Zorbalıkları ve saklambaç oynamayı çocukluğumdan beri sevmem. Haydi selen enselen akran zorbalarının, yetişkinliğinde en çok saklambaç oynadığı yine ben. İstendiğinde selenlerden en Selen‘in ben olduğumun mecazını da mürselini de ısrarımla yaşayacağım. Ancak zamanın göreceliliğinde ve diğerine göreliğimde, takvimleri yeniden yapmalı, iyi saatte olmuşluğunuzda saatimi ayarlamalıyım.

Kaybolduğumun yedinci dakikasında, bakkalın önüne attığı tabureye zulümde Hidayet Bey Abi, o sıra sevdiği kıza mesaj atıyordu. Hemde attıkça atıyordu, sevmek zorbalamaktan geçiyordu ya da geçtikçe zorbalık kalıyordu. Nerdesin, napıyorsun. Neden hemen cevap verilmiyor mesajlarıma, tamam kızım anladım ben seni, belli sen bana benim sana yandığım kadar yanmıyorsun…

Kaybolduğumun on yedinci dakikasına denkte, Nihayet Hanım Teyze akşama hazır edeceği ekmekte, elinin hamurunun bir türlü kıvama gelmemesine hışımda tuttuğu kulağını ve cıvık hamurunu bırakamaz halde Nedamet Bey Amca’yla bağrışıyordu. Nedamet ah boyun devrilesice, kalk çöpü at. Nedim be kadın, evvela ah etme, kaç kere diyeceğim ben artık Nedim, bana artık Nedim de diye. Nedim posun devrilesice, kalk da Nedamet’ i çöpe at…

Kaybolduğumun yirmi dördüncü dakikası, öğle namazı vakti eşitinde ki Lalezar Buhalıcıkızı Hanım, yetmemiş ki telefondan dahi damarına basan danışanına derin nefes almasını, vermesini,  tüm bunların önemini kendine ihtiyaçtan ona gerek gibi anlatmaya çalışıyordu. Bakın evet burnunuzdan yavaş yavaş alacaksınız vereceksiniz, karnınız şişecek inecek, göğsünüz değil. Şimdi gösterdiğim gibi, son kez burnumuzdan soluyoruz…

Kaybolduğumun otuz birinci dakikasında, mahalleliyi aralarında konuşurken duydum. Hidayet Abi beni parkta gördüğünü anlatıyordu. Selen ya evet mahallenin çocuklarıyla, sırasıyla tahterevallide sanıyorum yükseliyor, galiba alçalıyordu. Yani valla emin değilim ama en son Nihayet Hanım Abla’nın kızının malumunda, azıcana topluluğunda, defasında benim oğlanı pataklamıştı maharetinden, cüssesinde ki cüretinden tahterevallide aşağıda, kaldırdıkça kaldırıyor, topuklarıyla toprağı eşeledikçe eşeliyordu. Selen, sıska yavrucak ayakları yerden kesilmiş öyle tahterevalli tepesinde sallanıyor…

Hidayet dünürüm, yanlışın var yalanın olmasın diyerek araya girdi Nihayet Hanım Teyze. Kırk bir kilo çerez paket ettiydik daha geçen, belimiz koptu senle çürük taburelerinde, ciğerimiz söndü bakkalının rutubetinde, yinede maşallah kızın kına gecesine. Malum eşimiz çer çöp olsada dostumuz epeydi, daha da yetiştirmek gerekti dahasına, onca işin aralığında kalabalığımın arasında, amma gördüm Selen’ i. Kesin kına yakmak için sıraya girmişti, bizim kızın ya yanında ya ardına…

Ömrün tükendi de şu sivri dilin körelmedi ah kadın homurtusu kesiverdi uzadıkça uzayan lafı, bastonuna yapışan torununu silkeledi Nedim Bey Amca. Nedamet ihtiyarının itibara ihbarına giderken karakola, daha dün gördüm bakkalın oralarda, tabure tepesinde tepinen Selen’ di. Sonraki oraletler Nedamet Bey Amca’dan diye cıyakladığı gibi yapıştırdı çakını bizim zıplayan kıza, vay anasına ki kızıma, baba baba çikolata çikolata diye nasıl dadandı bana. Hidayet’in veledi, hadi hadi bey amca gideceğiz daha parka oyuna diyerekten, piç kurusu hele göz göre göre tekmeyi de yapıştırdı nah şurama, sızısı hala aklımda bakın mordur hala…

Kaybolduğum yedinci dakikasının henüz yedinci saniyesindeyken boş bulunup boşuna aramayın diye ses vermeye yeltendim. Sela başladı. On yedinci dakikanın tam on yedinci saniyesinde kendimi gürültünün içinde öğle namazına müteakiben hidayete bürünür buldum. Yirmi dördünce dakikanın yirmi dördüncü saniyesi takibinde derin bir nefesle, nihayete eremez bu kıyım fikrine varıp göğsümü şişire durdum. Otuz birinci dakikanın otuz birinci saniyesinde nedametim oldum. Öyle dedi Lalezar Hanım.

Tüm anlamlardan ziyade sıfatlar suretleri aşmıştı. Aşmamış mı? Her kıyımda katilin muhakkakı, olay mahaline gelmek değil mi Lalezar Hanım siz söyleyin. Hayır, evet öğle tabi, ancak ben değilim şaşırmış. Şaşırmadınız mı? Her kaybedilenin sorumlusu, kaybettiği yeri tavafta ve zamanda işarette.  Bilinene şahit tutulanlar ziyanda, fısıltısı dahi sağır etmiş insanı. Duymuyor musunuz? Ararken değil aranırken kayboldum kabul. Döne dolaşa kaybolduğum yerdeyim, aradığım bu değil kendime enselendim. Takvimlerden görece haberdar, göreli muzdaribim. Tanısı teşhisi nevi şahsına münhasırlık diyorum. Tabiri benim için caizdir. Ne diyorsunuz göz göre göre, sizi göremiyorum.



21 Ekim 2024 Pazartesi

Kuru İftiradan Suizan' ı Sakınalım

Sır ki. Sus pus. Bu da geçer, zahir. Baktın ardına kimler gelmiş kimler geçmiş. Bin türlü evreni, evirip çevirip aynı etmiş. Döndüm dediğin önünde duran cümlelerin düne dair.

Sus ki. Pus sır. Kendini bilmek e tabi. Ezberi kendiliğinden boz kendinden. Daha ne olsun aynası değilde ne dünya hali.

Ha yıkıldı yıkılacak vardığında ettiğinin inşası, ha yanıldı yanılacak bulduğunda aradığını sanması. Söz sus üstüne yutkunur, ya yaktı ya yakacak. Kaç yüzyıl bin beter bitevi, daha. Boyumuz hangi devirde devrilecek başımıza, misal alemi sonuçta.

Ayan, ak kara beyan kendiliğinde ve herşey olduğunu kabulde. Ne kanında, ne zannında. Gri gibi bilmek kendini başkasında. Basiret dile Mevla'na cümlemize duayla.

Tüm çağlar yoksun bu çağ noksan. Kavuşmak karıştırmak değil, hiç değil. İç içe birliğinde, beraberinde, sor içten hanene, barındırdığın sen değilsen kimdir. Farz et kavuşmak uzak, doğu edebiyatında. Bunu en çok kendi hakkına giren bilir. 

Pus ki. Susma sır sende Suizan. Benimle birlikte bağır şuan, çağır benden seni. Zannediyorum ben sana bence geldim. Kanaatim yanıldım evvelinden. Sanıyorum yakıldım evimden. Kurtul bence iftiralarından ki kurtar. Sen yıkılırken ben doğrulmadım, doğrulanmadı hiçte bile cümleler. Bencesi de yıkıldım, sencesi de yıkıldım. O kadar.

19 Ağustos 2024 Pazartesi

Ötekine İhtiyaç Ben İçin Gereçmiş. Göre Lazım İlhami

Yine çok doğru şeyler konuşmaya başlayacağım İlhami. Ta ki sen sana göresi doğrunun diğer adımını atana kadar.

Ben hep konuşursa, ötekine ihtiyaç sadece dinleyen olsun istendiğinden olur. Sadece dinleyenin istendiği yerde ağızdan çıkanı evvela kendi kulağı duymaz insanın. Şeytandan önce taşlanmaya başlar birlikte daim olacağın. Dilsiz şeytanın tanımını derinleştirmek lazım.

Denge için denklik gerekir diyen bu kapital düzeyde tüzel değil gerçeğini arayan kişileriz, hatırlanmasını dilerim. Burda da mı '-izm' deme İlhami. Hepimizin ruhuna dar gelen gömleğin markası aynı. Ooo! Halde, adım adım komün düzene. Atma işte şu sloganı. Cemil huzur içinde uyuyor Meriç kıyılarında. Hakikati uyandırma daha.

Savaştığım cümlelerim benliğimden önce değişti. Çoktan ölmüş yazarlar nur içinde yatarken ve yazan tasaları, henüz ölememiş yaşayanlarken. Burda, benim sandım ve okuduklarımı unuturken çok sayfa atladım. Ölüp kurtulanlar yardım etmedi. Ötekilerinin lazımlığı ilerleyen sayfalarda kaldı. Ben dünün bugünün ve geleceğin kördüğümünde kedi gibi oyalandım ve dolandım. Merakla. Heyecanla. Hevesle. Dokuz canım varmışcasına. Tek canıma zulme vardım.

O kadar anlattım ki İlhami. Sadece kendi sesimi duyduğum sohbetlerde sağır kalmamak için sustum. Sustuğuma dönüştü Sedam. Korktum. Yamacımdakilerden önce dönüştüğümün henüz kıblesi ilan edilmedi. Bu yüzden yaptıklarıma baktıkça dediklerim çiğ, yakınlarım yaklaştıkça ben bana yabancı kaldım, mihraba varamadım. 

Herşey doğru, hepsi eksik. Bir gün çarem çığlık olursa yedi saniyeye sığdırmak isterim lafımı. Herşey doğru üç saniye. Hepsi eksik dört. Çarem onbir saniye sürerse diyecek başka lafım yok. 

Göre lazım İlhami. Otuzunu geçince ötekinin göresini arıyor bence bu kadın artık. Bireyselliğine göre kitlesellik lazım dengede kalmaya. Yoksa göğsünde bir yumru boğaza varan. Bireyde kitle meselesi haliyle.

Ötekine göre lazım yaşamak, inatla değil ahenkle. Ötekine göre lazım konuşmak, sakınmadan saçılarak. Ötekine göre lazım bulmak gayesini ömrün, bulanmadan. Ötekiyle el ele, lazım buna cesaret.

Ötekine ve lazımlığa yeniden anlam gerekli! Benden de ötekinden de bıkmışken dünyalık savaşları ve tabi şahsi buhranlar.Göre lazım İlhami. Ötekine ihtiyaç ben için gereç.

6 Haziran 2024 Perşembe

Tövbe Dediğim Hayır Duası Mısın İlhami?

Hayrı istemek peygamber duası diyorlar İlhami. Sabrın, şerrin sonununda gelen hayra yetecek mi ki hayrın şer vesilesini istiyorsun diye ekliyorlar. Nasibini iste illa diyorlar, içinde nasipsizlerin de olduğu zatı şahaneler ve henüz peygamberliğini ilan edememiş zatı muhteremler. Nasibini illede aramak sanki nasipsizlik meselesi değilmiş gibi. Tabi şimdi sana bunu anlatmayacağım. Aslında daha da sana birşey anlatmam diyordum kendi kendime. Körün gözü açılınca önce bastonunu atar diyen atalarımla karmik bağlarımı çözüp anlaşmaya varmışken. Huylu huyundan vazgeçmiyor söylenişlerine hak vererek devam ediyorum.

İçimde seni böylesine çağırırken ve yer yer ilan ederken ilhamiliğini, aksi gibi tüm hayır dualarına tövbe derken buluyorum kendimi. Bu kadar aksi seda olamaz içim dışım diyorken yine konunun yansıma olduğunu duyuruyor bana sesimin yankısı. Tövbe. Siz tövbeyken duanızın hayrı benim için nasip mi şer mi? Bunu mübareklerden birine danışmadan şu sıralar gözüme mendebur olan sana anlatmam. Biraz daha dravmadan nasibimi almalıyım belki de. Zaten pek mübarek de tanımam.

Bana diyorlar ki darısı başına. Seni sana düşüren başına gelenler müstakbel mi olur allasen diye-miyorum. Tövbe. Bazen yaşadıklarının ne olduğunu göremeyenler ya da göz göre göre 'yine de' kabullenmeleriyle, hayır duası duyulan bence beddua olan sanki temennileri, kabul etmiyorum. Neden bunları derken Allah benden yana hissediyor, şeytanın kahkahalarını duyuyorum. Sadece blöf yapıyor. Sonuçta yaratılmışların üstünlüğü değil hadlerini bilmeleriyken mevzu. İçimde ki tanrılık vasfına sığınıyor, yıktığım putların taşlarını şeytana sallıyorum. Kafana taş mı geldi İlhami? Çekil oradan. Cemil değil çekil çekil! Hayırlısı mı buymuş? Hadi ordan. Yine de tövbe dediğim hayır duasında kalacaksan, ilan ediyorum müstakbel ilhamisizliğini. Ve kutluyorum uçurumumun kenarında yavaş ama emin adımlarla ilerleyişimi. Bundan sonsuzluğa ne mi kalacak? O sen olmayacaksın, evet artık alabilirsin bastonunu, tabii ki. 

4 Şubat 2024 Pazar

Duyuyor Musun İlhami?

Evvela içinden geçeni. Duyuyorum demenden Yaradan' a sığınırım. 

  Bile bile deniyor buna. Sonra sonra oluyor. Göstere göstere oluyor. Göz göre göre diye ekleniyor. Tüm bunlara bu yaşamda ve bu yaşayanlarla, egom rağmen diye konuşuyor. Duyuyorum İlhami. Olmaktan sakındığım o kadının haklılığına uydurduğu amaları, onu onayladığı kabuklu hatıraların sızısını, üstüne düşmediği üstünden yığıldığı yine de vardım dediği kanıları. Yolu sandığı, sarpa sardığı patinajları. Anlatışını, anlamlandırışında ki yoksunluğun farkında olmayışını. Çoktan vazgeçmişliğinde, boğazını sıkarak susturduğu, hayır öyle görmekse istediğiniz böyle duyun inadına sedalarını. Duyuyorum.

O kadına sebep diye yaratılmış olmandan Yaradan' a sığınıyorum.

  Çoktan kavuşulmuş olanın o hikayesinde paralel ve evrensel dertlerden alıp konuyu adına şimdi denilen, takip edilsin diye bulunan zamanda. Bu hikaye öyleyse, böyle kavuşulmasın sonu yazıyorum. Sanmak istiyorum ki duyuyorsun. Bu halde ne kadar İlhamisin sen. Sanmıyorum. O zaman ve tüm zamanlardan bağımsızsın. İlan ediyorum ve sana değer veriyorum. Sen buna sonsuzluğa dedikten sonra kelebeğin sonrasının olmadığını bilecek o adam olmalısın. Gelişini kestiremiyorum, çok kez gittiğine şahidim, tüm zamanlar için lafı kısa kesiyorum.

  Çünkü zaman, kendisini ve getirdiklerini anlamak için bu kadar zaman kaybedilmesini hoş karşılamadığını, geçip gidişinde götürdüklerini gösterecek kadar artık benimle. Mizaç olarak benzerliğinizde mevcut. Götürdüklerinin farkında olduğunda, getireceklerini koşulla parlatmayı seviyorsunuz ikinizde. Yine de kendine bu kadar güvenmeni istemem İlhami. Unutma, yazılmayınca anlamı olmayacak bir adamsın. Kalemin şahsiliğinden bağımsız. Şimdiki zamana rağmen tüm zamanlarda.

Ölümsüzlüğüme inanıyor olmamdan Yaradan' a sığınmalıyım.

 Ölmeden önce öldürdüğüm her şeyi bu satırlarda, adından önce anıyorum ve sana adıyorum. Bu seni korkutuyorsa o kadar da İlhami değilsin sen. Galiba artık anlamak için kendime izin veriyorum. Senin aksine şahit olduğumun, beni sürüklediği sukut halinde, sadece duyanın sen olduğu cümleler kuruyorum. Yine de beni herkesin anladığı yerden dinliyorsun. Şimdi sen söyle, İlhami herkes olabilir ama herkes İlhami olamaz derken sadece edebiyat mı yapıyorum? 

Yaradan' a sığınmadan verdiğin tüm cevaplar için, sen değil Yaradan yar ve yardımcım olsun diliyorum.



İnsanın Laciverdi İnsana

Şanslıysan o kâğıdı önüne koyacaksın. Azmettiysen, kalemi kâğıda katacak, Yaşıyorsan, cümleler kuracaksın. Duyuyorsan, ağızdan çıkan sözün u...