14 Mart 2018 Çarşamba

Daldan Dala Atlıyorum Ana Bilim Dalım Bunu Gerektiriyor- Jurnal 1

Fakültenin kantinindeyim. Aslında dersim var ama alışılmış tembellikle derse girmedim. Akabinde telefonumun şarjı yok, olsaydı da sana yazmayacaktım. Bugün bilmem ne günü. Bilmem ne hallerde takılıyorum yine öylece. Hep böyle olur. Alıştım. Takılmamaya çalışıyorum. Nasıl olsa geçer temennileri içim dışım, kendimden taşmaya takatim yok. Farkında olmadan fark ettiğim onca şeyden biri. Yine kendimi çok abartıyorum. Hep böyle olur. Yeni yeni alışmaya çalıştığım umarsızlık lügatı. Başarabilirsem sadece günü değil yarını da kurtarabilirim ümidi. Belki de çok yorulmak gerekiyordur. İnsanın beşeriyetinin basiretini bağlayan budur. Ellerimle düğüm attım basiretime. Artık kimi suçlayabilirim ki tüm olanlar için. Bu ilk defa oluyor. Ama biliyorum hep böyle olur. Mesela, gel demek istiyorum ya da geliyorum desem de yeter gibi geliyor. Yetmeyeceğini bildiğim için susuyorum. En çok susuyorum, başka şeyleri konuşarak. Karmaşık yapılanmalara aklın gecekonduları. Sarı ışıklı mesut aile yeşilçamı yok bu duman altı akılda. Sarhoş hayırsız misali, aklımın rızkını yiyor kahrım. Dinsizin hakkından gelmek için imansızı oynuyorum. İnandığım cennet tasavvuru cehenneme öyle benziyor ki. Kor yangınlarda güneşleniyorum. 

Bu sıralar böyle.

Hep aynı alfabeyle anlamlanmak yoruyor artık anlaşılamayışımı. Diliyorum harf devrimiyle, tek gecede cahil kalmak bu siyasi arenaya. Oysa her dilde ölümün hem varlığı aynı hem açtığı yer belli. Eli silahlı bilim insanları. Dünyayı hapishaneye çevirdiler, göğü de görmek rahatlatmıyor artık. Gökte uçan kuşlar barışa ötmüyor. En iyi ok zeytin dalından yapılıyor, en iyi göbek erik dalıyla atılıyor. Daldan dala atlıyorum, ana bilim dalım bunu gerektiriyor. Anam da artık beni anlamıyor. Bahsettim mi çağımda tüm analar ağlıyor. Çağımda yaşayanlar, yaşamlarının önüne sıfat koyamıyor. Bana bu alfabe artık yetmiyor. Saçmalamalarım bile rutine bağlandı. Geçmiş zamanla gelecek zaman ekleri arasına koskoca şimdiki zaman sıkışıyor. 

Haliyle bu sıralar böyle canım sıkılıyor. 

4 Mart 2018 Pazar

İnanan/ Arayan/ İnanılmaz Ol' an

Gecenin sahibi oradaydı. Geceydi de.
Sokak arası ölümü, o da canlıydı.
Yani başı camii, kedilerin selası okunmaz vicdan mertebesinde.
Köpekler doğal seleksiyondan masum.
Ya gördüklerim, şahit kılındığım.
Tanrı' nın varlığını sorgulamak böylesi kolay olmamıştı hiç.
Fırlatırken eline geçeni Tanrı nasıl olunurmuş hissiyatı,
ölüm karşısında ki çaresizlikle insan olduğunun farkındalığı.

Issızlığın ortasında,
kaç kere ölür bir kedi,
dört yanı çevrili, dokuz canını da almak için,
gelmişler gibi.
İki canı kaldı geriye o hengamede.
Biri ıslak geceye, biri ayaz gündüze,
dayanmak ne kadar mümkünse.

Mümkünler de fani heyecanında.
Bir çocuk olsam ve bu olayla travmalansam,
Tanrım sana inanmak ne zor olurdu.
Şimdi aklımın başındalığıyla, ellerime bıraktığın bu yeryüzü hengamesinde seni öyle iyi anlıyorum ki.

Can feryadına kulakları tıkanmışların tanrılık taslaması.
En çok da ölümün acısının canileşmesi, beşeriliğin hududu.
İnsan olmaya hiç bu kadar şükretmedim, şükredemezdim de.
Ben tanrı olsam, Tanrı olmak istemezdim.

İnsanın Laciverdi İnsana

Şanslıysan o kâğıdı önüne koyacaksın. Azmettiysen, kalemi kâğıda katacak, Yaşıyorsan, cümleler kuracaksın. Duyuyorsan, ağızdan çıkan sözün u...